Sosyal Sorumluluk

Responsive Retailing: Çevreye Duyarlı Üretim/Tüketim

Alışverişte 21. Yüzyılın popüler yıldızı olan Online Alışveriş, satıcı ve tüketiciye sağladığı faydaların yanı sıra pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Her ne kadar bu tartışmaların E-Ticaret’in sağladığı faydalara oranla oldukça küçük bir alanı kapladığını bilsek de onları dile getirmek gerektiğini düşünüyorum. E-Ticaret’in hayatımızı kolaylaştıran, istediğimiz ürün ve hizmeti çok kısa süreler içinde elde etmemize olanak tanıyan bir sistem olduğunu kabul ediyoruz. Ancak tüketicilerin göz ardı ettiği pek de iç açıcı olmayan bir duruma dair fikirlerimi yaptığım araştırmalarla, okuduğum makalelerden yaptığım çıkarımlarla değerlendirmeye çalışacağım. Hazır Black Friday gibi tüketiciler ve markalar için stratejik öneme sahip döneme sayılı günler kalmışken de bu yazıyı yazmak ayrı bir anlam taşıyor. Peki nedir bu gerçek?

Çevre Kirliliği

İnternet üzerinden sipariş verilen ürünün paketlendiği plastik ve karton kutuların çevreye verdiği zarar… Buna ek olarak bu ürünleri teslim edecek aracın çevreye saldığı zararlı gazlar ve ekosisteme olumsuz etkileri de başka bir olumsuz durum teşkil ediyor. Hele ki buna tüketicinin beğenmediği ürünü ücretsiz geri yollama seçeneğinin de gelmesiyle plastik ve karton ürün dolaşımı tahmin edemeyeceğiniz oranda artarak üst düzeye yükseliyor. Böylece perakende mağazalarının online alışveriş konusunda karbon ayak izinden doğan zararları katlanarak artıyor. Böylece başlangıçta hayatımızı kolaylaştıran ve hızlı, pratik çözümler sağlayan bir yöntemin tamamen olumlu şekilde çalışmadığını görüyoruz.

Biraz hızlı anlattım durumu değil mi? Okuduğunuzda genel olarak sistem böyle işliyor yapabilecek birşey yok diyebilirsiniz. Ancak yapacak pek çok şey var aslında ve çoğu bilinçli marka bu yolda ilerlemeye başladı bile. Kimi az kimi fazla ancak çevre kirliliğine duyarlı olabilmek adına perakende satıcılarının kendine düşen sorumlulukları yerine getirmesi çok da zor değil. Pek çok dilde “Responsive Retail” dediğimiz “Sorumlu Perakendecilik” (ben direk böyle çevirdim) konsepti pazarlamada etkin olarak rol alan perakende tedarikçilerinin faaliyetlerini gerçekleştirirken ekosistem ve doğayı korumak adına attığı adımları kapsıyor. (Hayvanlar da dahil) Bu durum hem e-ticaret hem de perakende mağazacılık için oldukça önemli.

Responsive Retail

Yukarıda anlattığım durum özelinde tek taraflı bakınca E-Ticaret’in olumsuz bir alışveriş şekli olduğunu düşünebilirsiniz. Aslında anlatmak istediğim bu değil tabi ki ancak şunu da kabul etmek gerekiyor ki perakende ve e-ticaret kanallarının internetten ürün satışı konusunda çevreye en üst düzeyde duyarlı olması gerekiyor. Konu ile ilgili okuduğum makaleler sonucu bu önerimi doğrulayacak pek çok veriye ulaştım. Onlara yer vermeden önce küresel ısınma ve sonuçlarının alışveriş  sektörünü de derinden etkilediğini söylemek istiyorum. Sadece olumsuz anlamda değil, mevcut durumun vehameti açısından da ortak bir bilinç elde edilmesi adına birçok olumlu gelişme söz konusu.

Pek çok araştırma gösteriyor ki tüketiciler satın aldıkları ürünlerin kalitesini, ambalajını ve çevreye verdiği zararı bilme konusunda eskiye göre daha hevesli. Buna ek olarak ürünlerin tüketildikten sonra nasıl doğaya karışacağı da tüketiciler tarafından daha çok araştırılıyor. Eğer tüketici deneyimine gerçekten önem veren bir markaysanız bu durumu göz ardı etmeyip çevreye mümkün olduğunca duyarlı şekilde üretim ve tedarik sürecini gerçekleştirmelisiniz.

Gelelim bazı gerçeklere:

Kanada ve birçok Kuzey Ülkesinde fok balıklarının (bebekler de dahil) kürkleri için avlandığını duydunuz mu? Peki yılda 25 milyar plastik kupa geri dönüşüm yerine çöpe atılıyor ve bunların doğaya karışmasının 500 yılı bulabildiğini biliyor muydunuz? Ya da online alışverişin en popüler olduğu Büyük Britanya’da iade ürün satılmadan önce ortalama 7 kez postalanıp geri iade edildiğini biliyor muydunuz? (KPMG Report) Ne var canım bunda diyebilirsiniz? Ancak ürünün tekrardan paketlenmesi, kargo aracının o ürünü 7 kere götürürken çıkardığı zararlı gazlar derken çevrenin bu durumdan ne denli olumsuz etkilendiğini bir kez daha düşünmenizi tavsiye ederim. Tüketici olarak bizim yapabileceklerimiz arasında geri dönüşüm kutularını kullanmanın yanında, satın alınan ürünün hammaddesinin geri dönüşümle elde edilip edilmediği gibi pek çok araştırma ya da doğa/hayvan dostu olmayan markaların tercih edilmemesi gibi seçenekler mevcut. Peki markalar neler yapıyor?

Markalar Neler Yapıyor?

Markalar konusunda çevre duyarlılığına ait pek haber duymuyoruz aslında. Duyunca da gerçekten çok özel bir hareket gibi o markaya sempatimiz artıyor. Ancak bunu ekstra bir aksiyon olarak düşünmek doğru değil; aksine her markanın/ perakende satıcısının atması gereken bir adım.

Hep olumsuz şeylerden bahsetmek olmaz. Güzel şeyler de olmuyor değil. Nielsen’in 2015 yılında yayınladığı raporda araştırmaya katılan tüketicilerin %66’sının geri dönüştürülebilir politikalar güden şirketlere daha fazla ödemeye hazır oldukları görülüyor.Bu da tüketicideki etik anlayışın hala tükenmediğini gösteriyor. Bazı perakendeciler ise işler daha da ciddi boyuta ulaşmadan özellikle kürk ve benzeri giyim ürünlerinde bazı hayvanların türlü işkencelere maruz kalarak öldürüldüğünün bilincinde.

Yakın tarihi ele aldığımızda, 2019 yılının moda endüstrisi için sürdürülebilirlik ve etik moda yılı olduğunu söylesek abartmış olmayız heralde. Bu yılın son aylarında Kaliforniya, Amerika’nın kürk satışı ve üretimini yasaklayan ilk eyalet olduğunu açıkladı ve buna yönelik kanun çıkardı. Karara göre 2023’ten itibaren, bölge sakinlerinin kürkten yapılan giysiler, ayakkabılar ve el çantaları satmaları yasaklanacak ve 500 dolara varan para cezaları, tekrarlanması halinde 1.000 dolarlık davalar açılacak. 2014’te perakende kürk sektörü satışlarda 1,5 milyar doları aştı ancak birçok moda etiketi koleksiyonlarında kürk kullanmayı bıraktı. Geçtiğimiz yıl Gucci, Versace, Armani, Tommy Hilfiger, Calvin Klein, Stella McCartney ve Ralph Lauren artık kürk kullanmayacağını duyurdu. Londra merkezli alışveriş merkezi Selfridges ise, Şubat 2020’den başlayarak egzotik hayvan derileri satışını yasakladı.

Diğer yandan Gucci’nin karbon dengelemesinden, Dior’un ağaçlar arasında geçen büyüleyici atmosferli 2020 İlkbahar/Yaz defilesine, moda endüstrisi çevresel etkileri azaltmanın yollarını aradı. Yeme-içme sektöründeki perakende zinciri Iceland plastic paketleme içeren hiçbir ürünü satmayacağını açıkladı. Costa Caffee, Barclays ile ortak bir çalışma yürüterek tekrar kullanılabilen kahve kupası üretti. Barclays’ın buradaki desteği ise bu kahve cuplarına entegre temassız ödeme sistemini tanıtması oldu.

Asıl konumuz perakendenin geri dönüşüme verdiği destek olsa da Blockchain teknolojisi üreticisi Luxochain’in de bu konuda söyleyecek bir sözü var. Luxochain ürünün satıldıktan sonraki yaşam döngüsünü takip edilebilmesini mümkün kılacak bir teknoloji yarattığını açıkladı. Böylece ürün satın alındıktan ve tüketiciye fayda sağlandıktan sonra nasıl bir şekilde geri dönüştürülüyor / dönüştürülmüyor takip edilebilecek.

Yani durum aslında çok da geri dönülemeyecek oranda vahim değil. Hem tüketici hem de marka anlamında bazı somut adımlar atılabiliyor. Ancak şunu da bilmek gerekiyor ki bu adımlar tek başına yeterli olmayabilir. Üzerinde yaşadığımız ekosistem ve doğanın günden güne yüksek oranlarda kirlenmeye maruz kalması hepimizin eseri. Nüfus artışıyla beraber bu durumdaki aktif rolümüz her geçen gün daha da artıyor. Hem marka hem de tüketici olarak alıncak aksiyonlar bakımından mevcut durumun bilincinde olup çevre duyarlılığı konusunda daha faydalı adımlar atmanız dileğiyle…

Bir sonraki yazıya dek hoşçakalın!

Join The Discussion