Trendler

Koronavirüsün Ekonomi ve Tüketiciye Etkileri

Aylar önce ilk vakanın ortaya çıkışıyla dünyadaki herkesi etkilemeye başlayan koronavirüs salgını, alışkanlıklarımızı ve yaşam tarzımızı da radikal bir şekilde değiştirdi. Ülkelerin virüse karşı aldığı önlemler dahilinde hem bölgesel hem de ulusal karantina uygulamalarının hayata geçirildiğini biliyoruz. Virüsün bu denli gündemde kalmasının başlıca nedeni ise şüphesiz ki coğrafi olarak dünyaya diğer bütün pandemilerden daha fazla yayılmasıydı. Yayılma bu kadar geniş olunca virüsten etkilenen kişi sayısı da oldukça büyük rakamlara ulaştı.

Dünya genelinde koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle hasta olan toplam kişi sayısı 2.9 milyonu, hayatını kaybedenlerin sayısı 245 bini aştı. (Yazıyı yazdığım tarih itibariyle geçerli olan bu rakamlarda azalan oranda artış beklenmektedir) En fazla can kaybı; 55 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği ABD’de gerçekleşti. Kuzey Amerika’nın yanı sıra İtalya, İspanya, Fransa gibi Batı Avrupa ülkeleri de sırasıyla kayıpların en fazla yaşandığı diğer ülkeler olarak dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra ülkemizde de bu hastalığın hafif atlatıldığını söylemek doğru olmaz. Türkiye’de yazının yazıldığı an itibariyle güncel vaka sayısı 127 bin civarı, vefat sayısı ise 3 bini aşan rakam olarak kayıtlara geçti.

Yukarıda belirttiğim sayıların yanında demografik ve beşeri hayatı derinden etkileyen bu vahim olayın ekonomik sonuçları da oldukça önem arz ediyor. Pandemi nedeniyle pek çok firma üretime ara vermek zorunda kaldı, hükümetler ekonomik anlamda hayatlarına devam edebilmek için kriz paketleri açıkladı, petrol fiyatları son 18 yılın en düşük seviyesine ulaştı, döviz kurları artış gösterdi, pek çok organizasyon ileri tarihlere ertelendi ve bunun gibi dünya ekonomisini derinden etkileyecek pek çok ekonomik ters tepki yaşanmaya devam ediyor. Bugünkü yazıda da bununla paralel olarak koronavirüsün ekonomi ve tüketici davranışlarına etkisini ele alıp virüs sonrası bizi nasıl bir hayat bekliyor bu durumu inceleyeceğiz.

Ekonomide Neler Yaşanıyor?

Koronavirüs dolayısıyla ekonomilerin büyük ölçüde etkilendiğinden bahsetmiştik. Henüz orta ve uzun vade etkilerini göremesek de kısa vadede oldukça radikal değişiklikler söz konusu. Salgının bir çok kanaldan ülke ekonomilerini etkilemesi ve hükümetlerin mali desteklerinin büyüklüğü küresel ekonomide toparlanmanın daha uzun sürebileceğine işaret ediyor. Pandeminin yayılma hızı ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de genel olarak alınan önlemlerin benzerlik gösterdiğini biliyoruz. Bu noktada araştırma altyapısı güçlü olup hızlı ve doğru politika geliştiren ülkeler salgının yayılımını daha erken kontrol altına alabildiği de görüldü. Bunun da orta ve uzun vadede ekonomik anlamda o ülkelere daha hızlı bir geri dönüş sağlayacağı açık. Ancak şunu da unutmayalım ki bazı gelişmiş ekonomilerin bile Koronavirüs gibi “Süpriz Afetlerin” etkisini oldukça acı şekilde hissetiğini gördük. Mevcut gösterge ve tahminlere baktığımızda (S&P, OECD, ADB, PwC şirketlerinin araştırmaları ortalaması) küresel ekonomideki daralmanın -0,5/-1,5 aralığında olacağı öngörülmekte. 2020 sonundaki Türkiye’nin büyümesi için ise farklı senaryolar var. OECD %2,7 civarı büyüme öngörürken IMF olaya çok da pozitif yaklaşmayıp tahminini %-5 olarak belirtmiş. Ülkemizin gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olduğunu düşünürsek öngörülerin çok da pozitif olmadığı görülüyor.

Peki “Virüsün Türkiye ekonomisine etkisi konusundaki bu öngörülerin kaynağı ne?” dediğimizde birkaç tane önemli madde var. Öncelikle Türkiye’nin en büyük ihracat ortaklarından olan Almanya, İngiltere, İtalya, Amerika Birleşik Devletleri ve İspanya’da virüs etkileri çok ağır şekilde seyrediyor. Bu ülkelerdeki olumsuz hava ihracatı da önemli ölçüde etkileyecektir. Virüsten şu an için en çok etkilenen sektörler ise otomotiv, turizm, inşaat, perakende, beyaz eşya ve tekstil ürünleri gibi görünüyor. Türkiye’nin ilgili sektörlerle ilgili yatırımları göz önünde bulundurulduğunda ekonominin pek de olumlu bir tablo çizmeyeceği net olarak tahmin edilebilir. Turizm ve havacılığın seyahat kısıtlamaları ve tatil rezervasyonlarını iptal etmesiyle büyük darbe aldığını yaşadık, gördük. Turizmin Türkiye ekonomisindeki payının geçtiğimiz yıl %4,5 olduğunu düşünürsek bu sektörün de ekonomimiz üzerinde büyük etkisi olacağı öngörülüyor.

Doların artışının da etkisiyle ithal edilen ürünlerin fiyatlarındaki artış da altı çizilmesi gereken faktörlerden. Peki hayat pahalılığın hiç olmadığı kadar arttığı bu dönemden tüketiciler nasıl etkilendi? Evde vakit geçirdiğimiz sürenin ortalamaların oldukça üzerinde seyrettiği pandemi döneminde tüketicilerin davranışlarına da ışık tutmak gerekiyor.

Tüketici Davranışlarındaki Değişim

Her ne kadar salgın dinamikleri, yayılımın durmasının bir yıl süreceğini öngörsede tüketici davranışlarında hızlı ve radikal değişiklikler göze çarpıyor.

Koronavirüs’ün ortaya ilk çıkışıyla marketlere akın eden tüketicinin “stoklama” eğilimi hiç olmadığı kadar yükseldiğini gördük. Ülkemizde özellikle un, markarna, temizlik ürünleri, su ve tuvalet kağıdı bu konuda başı çeken ürünler. “Alışverişte Hijyen” konseptinin hiç olmadığı kadar önem kazandığı bu dönemde tahmin edileceği gibi internet alışverişleri de arttı. Hijyen ve Gıda kategorilerde E-Ticaret sitelerindeki ziyaret oranı %30 oranlarında arttı. Talebin arttığı ürünlerdeki fahiş fiyat artışları tüketiciyi derinden sarstı. Ortalama fiyatlardaki artış tüketicinin ekonomik anlamda endişe duymasına ve “acaba işimi kaybeder miyim?” diye düşünmesine de yol açtı.

Virüs öncesi ve sonrasının karşılaştırıldığında bazı ürün ve hizmetlere talep büyük oranda artış gösterdi. Gusta Research’ün yaptığı araştırmaya göre Portakal Satışı (%61), Online Dizi Sitelerine Üyelik (%34), Kitap Satışı (%46), Web sitelerinde geçirilen süre (%11), Puzzle Satışı (%34), Tıraş Makinesi (%86) tüketicinin başlıca eyilim gösterdiği tüketim alanları. (Parantez içindekiler artış oranları)

Koronavirüs tedbirlerinden biri olan spor salonlarının kapatılması sonrası evde spor önem kazandı. Sosyal medya üzerindeki spor eğitmenleri ve derslerin verildiği hesaplardaki takip sayısı artışı gözle görülür şekilde arttı. Spor dışında insanlar farklı hobilere yönelmeye başladı. Self-Reliance denilen özgüven konusu bu dönemde ön plana çıkan konseptlerden. Kişilerin daha önce vakit bulamadığı ya da harekete geçme konusunda yeterince dürtüsünün olmadığı aktivitelere  “Ben bunu yapabilirim” anlayışıyla başladığı bir dönem başladı. (Ev Dekorasyonu, Online Oyun, Online Eğitim, Yemek yapma hobisi edinme gibi)

Boş vakit bulma konusunda hiç olmadığı kadar müsait olduğumuz şu dönemde dijital içerik ve tv izlenmeleri de arttı. VOD kanallarında TV programlarının tekrara girmesi ile düşen trend nostaljik dizilerler tekrardan canlandırılmaya devam ediliyor. Öte yandan yeni içerik konusunda daha geniş bir yelpaze sunan Netflix, Puhu TV ve Blu TV gibi platformlarda yükselişte. Üyelik sayısındaki artış bakımından bu platformların altın çağını yaşadığı söyleyebiliriz. Öte yandan Sosyal Medya kullanımı ve Sosyal Medya üzerindeki canlı konserler de şu sıralar oldukça popüler.  Sokağa çıkma yasağından en çok etkilenen grup olan Z jenerasyonunda ilgi uzun videolara kaymış durumda. Youtube tarafında ise izlenme oranı bakımından eğlence içerikleri eğitimle ilgili içeriklerle zirveyi paylaşıyor. İçeride geçirilen zamanla beraber dijital taraftaki müzik dinleme alışkanlığı da haliyle artış gösterdi. Spotify’de günlük aktif kullanıcı adedi %6’lık artış gösterirken Fizy üzerindeki toplam reklam tüketimi %10’luk artış yaşadı.

Medya kanalları üzerindeki davranışlarına dokunup Google tarafını unutmak olmaz elbette.  Google üzerindeki arama hacimleri genel olarak artış gösterdi. Google’ın son dönem araştırmasında kullanıcı aramalarında; güncel virüs durumu hakkında bilgi (izin belgesi, okullar açılcak mı, sokağa çıkma yasağı vs.), fiziksel sağlığı korumaya yönelik aramalar (spor egzersizi, nasıl kilo verilir vs.), finansal açıdan kendilerini güvende hissetmelerine yarayacak bilgiler (ücretsiz izin ödemesi, vergi indirimi), eğitim platformları (Eba TV, Korki TV, Smartschool) ve başı çeken satın alma amaçlı fiyat aramaları (çay makinesi, mobilya fiyatları, ekmek yapma makinesi, oyun konsolu, beyaz eşya kampanyaları vs.) yer alıyor. İnsanların yaptıkları alışverişlere bakıldığında sadece kendilerine değil çevresindeki kişiler için de aynı ürünleri aldıkları tespit edilmiş. Sepetteki ürün adetlerinde artışlar gözle görülür şekilde arttı.

Tüketici davranışları ve genel medyada yer alan değişimleri özetledikten sonra hayatımıza dair neler değişti & değişecek bunlara da bakmakta fayda var.

Hayatımızda neler değişecek?

COVID sürecinde sağlık hizmetleri ve mevcut teknolojinin hayatımızı daha güvenli kılmasının ancak bilimle gerçekleşeceği görüldü. Önümüzdeki dönemlerde de ülkelerin bilim ve sağlık alanına yapacağı yatırımların artacağını öngörmek çok da zor olmasa gerek. Bilim ve teknolojinin yanında panik anındaki tüketimin yakaladığı ivme göz önünde bulundurulduğunda “yerli üretim” konseptinin daha da ön plana çıkacağı öngörülüyor. Tarım ve hayvancılık temalı “gıda milliyetçiliği”nin sağlıklı üretim ile birleştirerek bu alanların önemi bir kez daha kavrandı.

Gıda ve üretimin yanında iş alışkanlıklarının da değişikliğe uğradığını görüyoruz. Sadece biz çalışanlar değil iş hayatında olmayan kişilerin de mobil kullanım alışkanlıkları artış gösterdi. Pek çok kişi mobil üzerinden hayatlarının ne kadar kolaylaştığına tanık oldu. Pandemi sonrası da mobil kullanımın artacağı bariz bir gerçek. Ayrıca dijitalleşemeyen markaların kan kaybedeceği de görülmüş oldu. Bu konuyla bağlantılı olarak pek çok çalışan için belirli aralıklarla home office çalışmasının önü açıldı. Daha önceden önyargılı yaklaşılan evden çalışma konseptinin de verimli tarafları olduğu gözlendi. Çoğu şirketin bundan sonraki süreçte çalışanlarını daha fazla evden çalışmaya teşvik edeceği de konuşuluyor.

Öte yandan medya kanallarındaki hedef kitlelerin beklentileri değişmeye başladı bile. İnsanların teması en aza indirgeyecek hızlı ve güvenli alışveriş tercihlerine daha fazla yönelmesi bu dönemde kaçınılmaz oldu. Bununla beraber yeni hedef kitleler de ortaya çıkmaya başladı. Tüketicilerin fiyat konusundaki hassasiyetinin zaten farkında olan markaların stratejilerine güvenlik, hijyen, kolay ulaşılabilirlik ve hız gibi faktörlerde öncelik olarak eklendi.

Her ne kadar ülkemizde bazı belediyeler dışında çok fazla önemsenmeyeceğini düşünsem de parkların önemi de artış gösterecektir. Hem sosyal mesafe hem de sağlıklı yaşamın devamı için parklar, bahçeler gibi yeşil alanların varlığı önem arz etmekte. Çevremizdeki beton yığınlarına baktığımızda nefes almak için vakit geçirebileceğimiz açık alanların azlığı da göze çarpıyor. İnsanların evde vakit geçirdiği bu dönemde açıkhava alanlarına olan ihtiyaç hiç olmadığı kadar arttı. Virüs sonrası normalleşme döneminde ise bu alanları genişletmeye yönelik çalışmalar yapılması gerektiği öngörülüyor.

Coronavirüs döneminde değişen seyahat alışkanlarıyla ilgili de gelişmeler virus sonrası devam edecek gibi. Özellikle konaklama sektöründe hizmet anlayışı da yeniden şekillenecek. Sektörün önde gelenlerine göre butik oteller daha çok tercih edilecek, kişiselleştirilmiş, ekolojik ve organik hizmet verilecek, hijyen endişesiyle robot kullanımı artacak.

 Yazımın sonuna gelirken, Yeni Normal denilen içinde buldunuğumuz negatif tablonun bittiğinin ertesi günü insanların neler hissedeceği hala soru işareti. Ancak mevcut tablodan hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, insanların kendini daha fazla keşfetmiş, yeniden gözden geçirmiş şekilde farklı fikirlere ya da yaşam tarzına sıcak bakması olası görülüyor.Virüs dönemi insanlara zor şartlarda nasıl yaşanması gerektiğini öğretti. Sağlık konusunda hem devletlerin hem de toplumların daha da bilinçlenmesini sağladı. Şimdiye kadar tecrübe edilmemiş olan bu dönemin ilk safhasının yavaş yavaş sonuna yaklaşırken normalleşmenin günden güne arttığı bir dönem başlıyor. Umarım en kısa zamanda bizler de normal hayatlarımıza dönüp hayatlarımıza daha iyi ve sağlıklı bir şekilde devam ederiz.

Bir sonraki yazıya dek hoşçakalın!

Join The Discussion